12 Eylül'ün Mirası: Türkiye'de Demokrasi Mücadelesi Hala Devam Ediyor
12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen askeri darbe, Türkiye’nin toplumsal yapısını ve hukuk sistemini köklü bir şekilde değiştirdi. Kenan Evren’in liderliğindeki darbe, sıkıyönetim, geniş çaplı gözaltılar ve medyaya getirilen kısıtlamalarla ülkenin neoliberal dönüşümünü hızlandırdı. 12 Eylül darbesinin etkileri, bugüne kadar devam eden derin izler bıraktı.
12 Eylül 1980 sabahı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde derin izler bırakan bir askeri darbenin başlangıcı oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren liderliğinde gerçekleştirdiği Bayrak Harekatı ile ülke yönetimine el koydu.
Askeri müdahale, ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan Türkiye’nin ulusal ve uluslararası güçlerin baskıları altında yaşadığı bir dönemde, neoliberal kapitalist dönüşümün önündeki engelleri kaldırmayı amaçlıyordu.
Darbenin Nedenleri ve Gerekçesi
1970'lerin sonlarında Türkiye, ekonomik ve siyasal krizlerle sarsılıyordu. İşçi sınıfının örgütlü direnci, sermaye fraksiyonlarının dönüşüm ajandalarını hayata geçirmelerini zorlaştırıyordu. Bu süreçte, Türkiye burjuvazisinin uluslararası güçlerle artan ilişkileri, kendi ekonomik çıkarlarını korumak adına yeni bir sınıf savaşı stratejisine yöneldi. 12 Eylül darbesi, bu stratejinin bir yansıması olarak, mevcut düzenin tüm engellerini şiddet yoluyla aşmayı hedefledi.
Darbe, sahte bir sağ-sol çatışması hikayesinin arkasına sığınarak, devletin sol kanadını devre dışı bıraktı ve sağ kanadını güçlendirdi. Bu hareketle, Türkiye’nin toplumsal ve siyasi yapısında köklü değişiklikler yapıldı.
Darbenin İlk Saatleri ve Sonuçları
Darbe, sabah saat 04.00’te Kenan Evren’in imzasını taşıyan 1 No’lu Bildiri ile kamuoyuna duyuruldu. Bildiride, “ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek” gibi gerekçeler öne sürüldü. Bu gerekçeyle, Türkiye'nin üçüncü askeri darbesi gerçekleştirildi.
Darbenin hemen ardından, parlamento ve hükümet feshedildi, siyasi partiler, dernekler ve sendikalar kapatıldı. 22 ilde uygulanan sıkıyönetim, tüm ülkeye yayıldı ve sabah 05.00 itibarıyla sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Darbenin Toplumsal ve Hukuki Etkileri
12 Eylül darbesi, Türkiye’de toplumsal ve hukuki alanda geniş çaplı değişikliklere yol açtı. Darbenin hemen sonrasında, gözaltına alınanların sayısı 650.000'i buldu. Toplam 1.683.000 kişi fişlendi, 210.000 dava açıldı ve 230.000 kişi sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Bunların arasında 71.500 kişi, çeşitli suçlamalarla yargılandı. Ayrıca, 1980-1988 yılları arasında sivil mahkemelerde 9.508 dava açıldı.
Darbenin bir diğer önemli etkisi, medyanın üzerinde oluşturulan baskılardı. 1980-1989 yılları arasında gazetecilere verilen toplam ceza 3.315 yıl 3 ayı bulurken, İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı 300 oldu. Basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, birçok yayının yasaklanması ve yok edilmesiyle sonuçlandı.
Cezaevleri ve İşkence
Cezaevlerinde yaşananlar, darbenin en karanlık yönlerinden biriydi. 1990 yılı itibarıyla cezaevlerinde 52.000 hükümlü ve tutuklu bulunuyordu. Açlık grevleri, çatışmalar ve işkenceler sonucunda çok sayıda insan yaşamını yitirdi. İşkence sonucu ölenlerin sayısı 171, açlık grevinde ölenlerin sayısı ise 14 olarak kayıtlara geçti.
Eğitim ve Kamu Görevlileri Üzerindeki Etkiler
12 Eylül dönemi, eğitim ve kamu sektörü üzerinde de derin etkiler bıraktı. 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasası gereği, 7.245 memur, 3.854 öğretmen ve 988 güvenlik görevlisi hakkında işlem yapıldı. Ayrıca, 35 mülki amir, 47 hakim-savcı hakkında da işlem gerçekleştirildi.
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal yapısında derin izler bıraktı. Neoliberal kapitalist dönüşümün önündeki engelleri ortadan kaldırmayı hedefleyen bu askeri müdahale, büyük bir baskı ve yeniden yapılandırma sürecini beraberinde getirdi. Darbenin etkileri, yıllar boyunca Türkiye’nin toplumsal, siyasi ve hukuki yapısında hissedilmeye devam etti.