Çukurova'nın Kahraman Kadınları

Çukurova, bereketli topraklarıyla olduğu kadar, cesur yürekleriyle de tarihe damgasını vurmuş bir diyardır. Kurtuluş Savaşı'nda, düşmana karşı silah kuşanan yiğit kadınlarıyla destan yazan bu topraklar, adını tarihe altın harflerle kazımıştır. Onlar, sadece analık etmeyen, vatanı için de dağları aşan, cepheye mermi taşıyan, düşmana karşı dimdik duran kadınlardı.
Adana, Osmaniye, Mersin ve çevresinde işgale karşı mücadele eden nice kahraman vardı. Ancak onların içinde bir isim vardı ki, hikâyesi yürekleri dağlardı: Kara Fatma. O, kocasını ve oğlunu şehit verdikten sonra yas tutmak yerine silahını kuşanıp dağa çıkan, Kuvâ-yi Milliye’nin en ön saflarında çarpışan bir kadındı. Omzunda mermi, yüreğinde vatan sevdasıyla, Torosların eteklerinde düşmana korku salıyordu. Onun için savaşı bir erkek işi olarak görenler yanılıyordu. Çünkü vatanı korumak, kadın erkek fark etmeksizin herkesin görevi olmalıydı. Kara Fatma, gece gündüz demeden savaş meydanlarında varlığını hissettirdi, vatan toprağının düşman çizmeleri altında ezilmesine izin vermedi.
Bir diğer kahraman ise Güllü Hatun idi. Onun hikâyesi de cesaret ve fedakârlıkla doluydu. Kozan dağlarında düşman birlikleri ilerlerken, Güllü Hatun kadınları etrafına toplamış, tarlalarında çalışan köylüleri silahlandırmıştı. Küçük yaştaki oğlunu sırtına bağlayarak, düşmana karşı en ön safta savaşmıştı. Bir gün, düşman köyünü yakmaya geldiğinde, eline geçirdiği tüfeğiyle direndi. Yanındaki kadınlarla birlikte, düşmanı püskürtmek için elinden geleni yaptı. Onun adı, Çukurova’nın her köşesinde efsane gibi anlatıldı. Güllü Hatun sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda moral kaynağıydı. Herkesin umudunu yitirdiği anlarda bile, gözlerindeki ışık, etrafındaki insanlara cesaret verdi.
Seyhan Nehri’nin kıyısında bir başka kahraman, Zeynep Bacı, işgalcilere karşı ayaklanma başlatmıştı. Kadınları ve çocukları örgütleyerek erzak taşımış, silah taşıyanlara yol göstermiş, gece gündüz demeden çalışmıştı. Bir gün düşman, köyü basmak için ilerlerken, o, bir avuç insanla köprüyü savundu. “Bu köprü düşerse, vatan da düşer!” diyerek son nefesine kadar savaşmıştı. Onun cesareti, bir nehir gibi akıp tüm Çukurova’ya yayılmıştı. O gün, sadece bir köprü değil, aynı zamanda milletin bağımsızlık umudu da kurtarılmıştı.
Çukurova’nın dağlarında yankılanan tek bir ses vardı: “Ya istiklâl, ya ölüm!” Bu kadınlar, sadece savaş meydanında değil, evlerinde, tarlalarında, sokaklarında da düşmana karşı mücadele ettiler. Kimi cephane taşıdı, kimi yaralıları iyileştirdi, kimi ise bizzat düşmana kurşun sıktı. Sadece silahlarıyla değil, yüreklerindeki inançla da savaştılar. Çünkü biliyorlardı ki, vatan toprağı kutsaldı ve ancak uğrunda can verilerek korunabilirdi.
Bugün, Çukurova’nın yeşillikleri arasında dolaşırken, her esen rüzgârda onların cesaretini duymak mümkündür. Onlar, vatanı için canını ortaya koyan analar, bacılar, yiğit kadınlardı. Ve onların ruhu, bu topraklarda sonsuza dek yaşamaya devam edecek… Onlar olmasaydı, bugün belki de özgürlüğümüzden bahsedemeyecektik. Şimdi bize düşen görev, onların mirasına sahip çıkmak, onların kahramanlıklarını gelecek nesillere aktarmaktır. Çünkü kahramanlar unutulmaz, unutulursa tarih de kaybolur.
Yine günümüze baktığımızda Çukurova Kadın Kahramanlarını sahada görüyoruz. Bugün kadın için yapılan Çalıştayı mimarlarını kutluyorum. O engin yürekler o kadar bu işi ciddiye almışlardı'ki kadınlar ölmesin, Kadınlar ezilmesin diye feryad figan değil işi bilimsel manada çözüm odaklı boyuta taşıyor olmalarıdır... Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi, Güçlü Kadın Platformu için ilk adımını mimarı olan sayın Sevilay Doğan'dır. Tebrik ediyorum, Konseyde yer alan tüm hanımefendiler. Düzenlenen Çalıştay sonucunu merak ederek bu çalışmada yer alan ve emeklerini esirgemeyen kim varsa hepsine helal olsun. Tarih tekerrürden ibarettir. Çukurova'nın Kadın kahramanları her dönem yeniden taşı delen filiz gibi yeşerirler.