DİNİ TEKELE ALMAK İSTİYORLAR
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın ‘Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tesfir’i eserine yasak getirildi. “İslam dininin temel niteliklerine aykırı” olduğu gerekçesiyle verilen karara Eliaçık “dinî diktatörlük” yorumunda bulundu.
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tefsir” adlı kitabı için basım yasağı ve toplatma kararı verildi. Toplatma kararında gerekçe olarak sunulan nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2019 yılında yayınladığı genelgede aynı cümlelerin kullanılması dikkat çekti.
İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararda gerekçe olarak “İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı unsurlar içermesi” gösterildi. 2019 yılındaki genelgede ise, “İnceleme sonunda İslam Dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu Kurul tarafından tespit edilen meallerin; basım ve yayımının durdurulmasına, dağıtılmış olanların toplatılmasına ve imha edilmesine karar verilebilmesi için yetkili ve görevli mercie müracaat yapılmak üzere hukuki süreç başlatılacaktır” denilmişti.
BirGün’e konuşan İhsan Eliaçık karara tepki gösterdi. Eliaçık, “Diyanet tarafından 2019 yılında yayımlanan genelgede, ‘İslam dinine aykırı meallerin toplatılması ve imha edilmesi sağlanacaktır’ deniyor. Bir kere bu Anayasa’ya aykırı bir genelge. Bir idarenin kararıyla Anayasa kararı ortadan kaldırılıyor. Din İşleri Yüksek Kurulu kitabımda İslam dinine aykırı unsurlar tespit ediyor ve İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’ne ihbar ediyor. Mahkemede bu başvurunun ardından Basın Kanunu’nun 25’inci maddesine göre kitabın toplatılmasına karar veriyor” dedi. Suç icat edildiğini dile getiren Eliaçık, şunları söyledi: “Bana İslam dininin temel esaslarına aykırı yorumlar yaptın diyorlar. Bana göre de Diyanet’in meali hatta kendisi İslam dininin temel niteliklerine aykırı. Bu karar tek adamlığın giderek bir dinî diktatörlüğe dönüştüğünü gösteriyor. Bu çok yanlış bir yola gidildiğini gösteriyor. Bir üst mahkemeye itiraz edeceğiz. Oradan kararın döneceğini düşünüyoruz.”
KANUNU KULLANIYORLAR
Akademisyen Yavuz Çobanoğlu ise kararı şöyle değerlendirdi: “Öncelikle dinî bir kitapla ilgili bir durumun nasıl olup da mahkemede görüşülebildiğini ve bir karara bağlandığını sormak gerekli... Ülkedeki mahkemeler, ne zamandan beri dinî bir konuda, üstelik sadece bir mezhebin yorumunu dikkate alarak hüküm vermeye başladılar? Öyle görünüyor ki, bir yargı erki aldığı kararda dinin temel nitelikleri ifadesini kullanarak, kendisini ‘dinin tanımladığı kurallar etrafında’ hüküm mercii olarak tanımlamış. Referans, bir dinin bir mezhebinden alınıyor. Burada dinsel tasavvur, her zaman olduğu gibi, ahlaki olan da dâhil olmak üzere bütün toplumsal ilişkileri ve işleyişi belirleyen bir terazi olma amacında. Üstelik kanun gücünün yaptırımı da arkasına alarak. Bunun bir ötesi, olur olmaz her şeyin ‘dine aykırı’ olarak yasaklanması."