HÜSEYİN AYGÜN'ÜN KALEMİNDEN MURTAZA DEMİR

HÜSEYİN AYGÜN'ÜN KALEMİNDEN MURTAZA DEMİR

HÜSEYİN AYGÜN'ÜN KALEMİNDEN MURTAZA DEMİR

 

Birgün gazetesinde yazdığı köşe yazısı ile Murtaza Demir, Pir Sultan ve Sivas Katliamı sürecini ele aldı. Aygün, köşe yazısına şöyle devam etti:

 

1970'lerde faşist saldırıların gitgide bir iç savaşa dönüştüğü günler. Faşist ülkücü komandoların devletin güvenlik güçleriyle birlikte, üniversitelerde, fabrikalarda, mitinglerde, 1 Mayıslarda genç insanların kanını döktüğü "kurşun yıllar"dayız.

 

Banaz Tanıtma Derneği, Haydar Aslan'ın başkanlığında kurulmuştur. 1978 kışı, Ankara Resim Heykel Müzesi'nde onarım işi var, o yüzden Murtaza ağabey orda. Kültür Bakanlığı işin kontrolorlüğünü yapıyor. Y. Mimar Mustafa Akpolat, Kemal Soyer, mühendis Cihangir Canpolat, Sadık Öztürk birarada. Ressam Cahit Koççoban da orda.  Devlet, sokakta ülkücülere güvenlik işini ihale etmiş ama bürokraside hâlâ liyakat var. İşte bu insanlar o neslin üyeleridir.

 

Murtaza ağabey ilk defa bu grupla beraber. Cahit hoca, Murtaza'nın Banazlı olduğunu öğrenir ve önce "Sivas ellerinde sazım çalınır"ı söylemeye başlar. Sonra, "onu önce esir aldılar, Toprakkale'ye attılar, kısa bir süre sonra da tatlı canına kıydılar" der. Ressam Cahit Koççoban orada Murtaza'ya bir "çocukluk hayali"ni söyler: "Var mısın, Banaz'da Pir Sultan'ın anıtını yapalım?" Murtaza ağabey, önce irkilir, şaşırır, sonra hemen kabul eder.

 

Anıt için proje hazırlanır, boyu-posu, sağlamlığı, ayakta duruşu, estetiği, ölçüsü, görüntüsü vd. tüm işler için teknik elemanlar, mimarlar ve ressam ve heykeltraşlar zaten o toplantıda hazırdır. Bütçe, daha sonra Türkiye Birlik Partisi lideri Mustafa Timisi'nin ofisinde tanıştıkları Ali Haydar Veziroğlu'ndan sağlanır. Gerisi köyde genç, yaşlı, çocuk, kadın-erkek tüm Banazlıları içine alan neşeli, coşkulu, heyecanlı bir çalışmaya bakar. 

 

Bugün -bileceksiniz- Sivas'ın Banaz Köyü'ne yolu düşen hemen herkesin önünde selama durduğu, Ziyaret Tepe'deki (Çiçek Dağı) o başını göğe kaldıran, yazgıya isyan, koyup gittiklerine yakınan, ölüme meydan okuyan Pir Sultan heykeli, işte o kış günü Ankara'da toplanan bu insanların karar ve eyleminin bir ürünüdür. Öncülüğünü Cahit Koççoban yapmıştır.

 

Banazlılar, o heykelde yokluk, yoksulluk içindeki bir halkın simgesi olan pirlerinin yağmacı düzene yeniden meydan okuyuşunu görmüştür. Şüphesiz mesajı alan başka kişiler de vardır. Banaz'a heykelin dikilmesinden tam 15 yıl sonra Pir Sultan'ın Sivas şehir merkezindeki heykeli dinci yobaz bir güruh tarafından yıkılmıştır. Sonra aynı grup, hotelde toplanan kadın, erkek, çocuklardan oluşan 33 kişiyi yakmıştır. Heykelleri yıkan, insanları da yakar çünkü.

 

Devam ediyorum. 1993 2 Temmuz, Sivas'tayız. Devletin "yardımcı kuvvetleri" yine işbaşında. Pir Sultan'ın heykeli yıkılmış, kalabalık elinde benzin bidonlarıyla Madımak Hotelini kuşatmış. Murtaza ağabey de içeride. Alevler yavaş yavaş içeri yaklaşıyor. Aziz Nesin, Asım Bezirci ve diğerlerine imzalatarak, valiye hitaben bir mektup yazıyor. Mektup, "devlet can güvenliğimizden sorumludur, saldırganlara karşı hiçbir önlem alınmamıştır, önlem alınmasını talep ediyoruz" diye bitiyor. Mektup hazır, ama kim götürecek? Murtaza ağabey mektubu alıp, dışarı çıkıyor, valiliğe gidiyor, vali, emniyet müdürü, tugay komutanı, siyah gözlükleriyle bir adam orda. Okuyorlar metni, "ne yaparız" diye birbirlerine soruyorlar. Murtaza ağabey, "bir otobüs verebilirsiniz" diyor. Sonra hotele dönüyor, olup biteni oradakilere anlatıyor. Sonra Sivas'ın gülleri yakılıyor. Ateşin ortasında hotelden çıkan, geriye hotele dönen bir insandır Murtaza ağabey.

 

Pir Sultan Abdal heykelini Banaz'a -dostlarıyla beraber- diken, Madımak yanarken çıkan ve şairlerin son sözlerini resmi zevata ilettikten sonra yine o kara hotele dönen Murtaza Demir, Türkiye'de Pir Sultan Abdal Derneği'ni ve vakfını kuran kişi olarak da bilinir.

 

Yazdıklarından, yaptıklarından ötürü yolu mahkemelere düştü. Kimselere duyurmadı, sessizce -dostlarıyla beraber- savundu sözlerini. Şu son aylarında -amansız hastalıkla mücadelesinde bile- ifadeye çağırdılar, kalktı gitti. Ve geçen hafta sonu onu kaybettik. Aldılar götürdüler, Pir Sultan Abdal'ın heykelinin gölgesinde, Banaz'da bir kayın ağacının altında sırladılar onu.

 

Ondan geride -her onurlu insana miras- söylenmiş sözler, yapılmış büyük işler, yüzyıllar evvel ve 1993'te idam edilen büyük ozandan miras o dizeler ("gelin canlar bir olalım, münkire kılıç çalalım") ve Banaz'da halen ayakta Pir Sultan kaldı. Ruhu şad, yoldaşı Pir'dir onun.

 

(Hüseyin Aygün, BirGün, 14.1.2025)