‘İŞTE BU KADAR TOPRAK YETER!’
‘İŞTE BU KADAR TOPRAK YETER!’
Tolstoy’un ‘İnsan Ne ile Yaşar’ adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır.
Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir.
Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a ‘Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.’ der.
‘Yoksa bütün hakkını kaybedersin!’
Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye.
Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer.
Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez.
‘Şu bağ, bu bahçe’ derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış.
Koşar, koşar, ama kesilir takâti.
Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar.
Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir.
Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur.
Adamlarına bir mezar kazdırır.
Pahom’u bu mezara gömerler.
Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der:
‘Bir insana işte bu kadar toprak yeter!’
*- GÖZLERİMİZ MİDEMİZDEN BÜYÜK!
Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz.
Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev… Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük… Ve insan yaşlandıkça besler, gençleştirir arzularını. Biriktirdikçe hayata olan bağlarını artırır.
Öyle bağlanır ki hayata, bir gün bu diyardan göçüp gideceği fikri zamanla yitip gider aklından…
Tüketmeye de çok meraklıdır insan.
Biriktirdiği paranın, eşyanın, malın-mülkün yanında zaman tüketir, söz tüketir…
Benlik biriktirirken, benliğini tüketir…
Sofraya koyabildiğimiz; bir bardak çayın, zeytine, ekmeğe ulaşabilmenin bir zenginlik olduğunu ne zaman fark edeceğiz?
Doldurabildiği bir cüzdanı olmasa da, bir evi muhabbetle, kanaatle dolduran bir kadının, akşamları evine gelen, ekmek getiren, ‘eline sağlık’ diyen bir erkeğin, zenginlik olduğunu ne zaman anlayacağız?
Gören bir gözü, tutan bir eli, yürüyen bir ayağı satın alamayacak ve kaybedince tekrar sahip olamayacak kadar aslında fakiriz hepimiz.
*- NESİLLERİ YOK OLUYOR
‘Yunanistan'da balık bol mu?’
- Evet hem de bol bol.
‘Nasıl oluyor da orada bol oluyor?’
- Çünkü; bütün gelişmiş ülkeler aptal, biz ileri zekâlı olduğumuz için.
- Çünkü; Yunanistan'da 40 metre derinlik sınırı var.
39 metrede balık avlayamazsın, kanunen yasak.
‘Neden 40 metre?’
- 40 metre derinliğe kadar güneş ışığı ulaşıyor, ‘posidonia’ tabir edilen deniz çayırları fotosentez yapıyor, balıklar bu deniz çayırlarında hem besleniyor, hem ürüyor.
40 metre yasağıyla, işte bu üreme alanları koruma altına alınıyor.
Deniz çayırında balık avlarsan, sadece o balığı değil, o balığın gelecek nesillerini de yok etmiş oluyorsun.
*- BİZDE ‘SERBEST’ GİBİ
‘Peki bizde sınır ne?’
- 24 metre!
‘25 metrede balık avlayabilir misin?’
- Şakır şakır avlarsın.
‘E, aferin!’
‘Aynı denizi paylaştığımız, Bulgaristan'da Romanya'da balık var mı?’
- Bol bol var.
‘Nasıl oluyor da oralarda bol oluyor?’
- Avrupa Birliği üyesi oldukları için, kafalarına göre avlanma yapamıyorlar, kaç metre derinlikte balık avlayacaklarını, yılda kaç ton balık avlayacaklarını, balık stoklarını, balıkçı filolarının yönetimini ve denetimini, Avrupa Birliği yönetmeliği belirliyor.
Kurallara uyuyorlar.
Bol bol balıkları oluyor.
*- BALIKÇILIK FASLI
“Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakerelerinde ‘balıkçılık faslı’ ne zaman açıldı?”
- 2006 yılında.
‘Müzakerelerde bir milim ilerleme var mı?’
- Yok!
‘Avrupa Birliği'ne giremesek bile, Avrupa Birliği'nin kuralları faydalı, biz o kurallara kendi kendimize uyalım diyen var mı?’
- O da yok!
‘Avrupa'da en fazla balıkçı teknesi kimde?’
- Bizde.
‘Avrupa Birliği ülkeleri yılda kişi başına ne kadar balık yiyor?’
- 26 kilogram.
‘Biz?’
- Sadece 7 kilogram!
Norveç'te 6 bin 400 balıkçı teknesi var.
150 ülkeye balık ihracatı yapıyor.
Türkiye'de 18 binden fazla balıkçı teknesi var.
100 ülkeden balık ithal ediyor!
Norveç'te balıkçılık bakanlığı var…
Bakın, Norveç balıkçılık bakanı, kız arkadaşıyla birlikte İran'a ve Çin'e tatile gitti.
Devletin kendisine tahsis ettiği cep telefonunu yanında götürdüğü ortaya çıktı, Norveç ayağa kalktı, hem devletin telefonunu tatilde kullandığı için, hem de devletin telefonunu yurtdışında izinsiz kullanarak Norveç'in güvenliğini tehlikeye attığı için, istifa etmek zorunda kaldı.
Tıpkı Türkiye gibi değil mi?
Balıkçılık, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde ‘balıkçılıktan sorumlu bakanlığa’ veya ‘denizcilikten sorumlu bakanlığa’ bağlıyken, bizde kime bağlı?
Tarladan ve ormandan sorumlu tarım bakanına bağlı!
Bütün gelişmiş ülkeler aptal, biz ileri zekalı olduğumuz için.
Üç tarafımız denizlerle çevriliyken, sadece kendimize ait iç denizimiz varken, deniz büyüklüğünde göllerimiz varken,
biz çiftliklerde veya karadaki havuzlarda balık yetiştirmeye çalışıyoruz!
Hamsi kavağa çıkar mı?
Öyle bir laf var ya hani.
Ağaçta balık yetiştirmeye çalışmadığımıza şükretmek lazım!
*- 14 KIZIL GEYİK
Tarım ve Orman Bakanlığı nesli tükenme tehlikesi altında olan Bolu’daki 14 kızıl geyiğin 408 bin lira karşılığında avına izin verdi.
‘Başka bir canlıyı öldürmenin turizmi, ihalesi, sporu, hobisi olamaz!’ diyen Nadir Gürkan Yetkin, geyikler için harekete geçti ve bir kampanya başlattı.
Nadir Bey, Kızıl geyikleri kurtarmak için benim de yazı ile kampanyayı desteklememi istedi.
*- İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÖLÜM GETİRİYOR
Sevgili okuyucularım:
‘900 bin yıl önce insanların yüzde 98.7’si iklim değişikliği nedeniyle yok oldu!’
Bilim insanları, ilk insan atalarının yaklaşık 900 bin yıl önce yok olmanın eşiğine getiren büyük bir krizden sağ kurtulduklarını keşfetti.
Science dergisinde yayınlanan bir çalışma, ‘darboğaz’ olayının başlangıcında atalarımızın popülasyonunun kabaca yüzde 98,7’sinin kaybolduğunu, yaklaşık 117 bin yıl boyunca da popülasyonu sürdürmek için sadece 1.280 üreyen bireyin kaldığını ortaya çıkardı.
Bilim insanları, 3 bin 154 kişinin genomik dizilerini analiz etmek için kullandı.
Bulgular, ilk insan atalarının, modern insanın genetik çeşitliliğini yaklaşık yüzde 66 oranında azaltabilecek uzun süreli ve şiddetli bir darboğazdan geçtiğini gösterdi.
Bu olay, mevcut insan popülasyonlarında şu anda kromozom 2 olarak tanımlanan iki progenitör kromozomun füzyonu ile tutarlıydı.
Bu düşüş, buzullaşmayı uzun vadeli olaylara dönüştüren iklim değişiklikleri, deniz yüzeyi sıcaklıklarındaki düşüş ve Afrika ve Avrasya’da olası uzun süreli kuraklık ile aynı zamana denk geldi. Araştırmaya göre, Erken Taş Devri’nde Afrika ve Avrasya’daki fosil kanıtlarının kaybını açıklamaya yardımcı oluyor.
Ayrıca 930 bin ila 813 bin yıl önceki ata mücadelesi, birçok bilim insanının modern Homo sapiens’in son ortak atasının ve kuzenleri Neandertaller ile Denisovalıların yaşadığını düşündüğü bir dönemde yaşandı.
Makalenin yazarlarından Doğu Çin Normal Üniversitesi’nden Pan Yi-Hsuan, ‘Bu yeni bulgu, insan evriminde yeni bir alan açıyor çünkü bu bireylerin yaşadığı yerler, yıkıcı iklim değişikliklerinin üstesinden nasıl geldikleri ve darboğaz sırasında doğal seçilimin insan beyninin evrimini hızlandırıp hızlandırmadığı gibi pek çok soruyu akla getiriyor’ dedi.
AŞAR EYİCE