KAHRAMAN BAKKAL HOLDİNG MARKETLERİNE KARŞI

Kürecik Haber olarak, küçük esnafın sorunlarına dikkat çekmek istedik ve bu amaçla Cevo Bakkal işletmecisi Cevdet Laçinkaya ile bir röportaj gerçekleştirdik. Laçinkaya, bakkal çıraklığı ile başladığı mesleğini şimdi profesyonel olarak sürdürdüğünü ve sektörde yaşanan sorunlar hakkında şunları söyledi: Bu işe 1996 yılında Çiğli'nin Şirintepe Mahallesi'nde ailesinin yanında başladığı bakkal çıraklığını, şimdi ise meslek olarak sürdürdüğünü belirten Laçinkaya, bugün ve geleceği hakkında şunları söyledi:

KAHRAMAN BAKKAL HOLDİNG MARKETLERİNE KARŞI

Biz bu işe 1996 yılında başladık. İlk başladığımız yıllarda halkın alım gücü ve bizim kar marjlarımız daha yüksekti. Halk temel ihtiyaçlarını rahatlıkla alabiliyordu, biz de emeğimizin karşılığını alabiliyorduk. O zamanlar sektör içindeki tek rakibimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin işlettiği Tansaş'lardı. Ama piyasa onları da bizi de tatmin ediyordu.

Sonradan AKP iktidarından sonra bir alışveriş merkezi furyası aldı başını gitti. İzmir'in onlarca zengininin ortağı olduğu Kipa'lar girdi oyuna. Derken Koç Grubu Migros'la, Sabancı Grubu CarrefourSA'larla dahil oldular. Daha sonra içinde Ülker Grubunun da olduğu, halk arasında "Üç Harfliler" olarak bilinen marketler "biz de eksik kalmayalım" diyerek daldılar piyasaya. Son olarak da kendi yanlış ekonomik politikalarının bedelini bu üç harflilere yıkıp kendini temize çıkarmak isteyen hükümet, sözde ucuza ürün satıp halkı market teröründen korumak için Tarım Kredi Kooperatifleriyle sert bir giriş yaptı. Her ne kadar Tarım Kredi Kooperatiflerinin hükümetin yaratmak istediği bir algıdan ibaret olduğu anlaşılsa da, onlar da şimdilik piyasada kalıcı oldu ve sektör iyice kalabalıklaştı. Hatta sıkıştık artık. Adım atacak yerimiz kalmadı. Ama görüyorsunuz; küçücük sermayemizle Türkiye'nin en büyük holdinglerinin şirketlerine, hatta devletin resmi market markasına karşı ayakta durmaya çalışıyoruz. Yani günümüzde kahraman bakkal, artık Ferhan Şensoy'un oyunundaki gibi sadece süpermarketlere değil, koca koca holding şirketlerine karşı." Mahalle bakkalı mahallenin hatıra defteridir, dert ortağıdır. Öyle kolay kolay yok olmaz.

Peki siz sektördeki geleceğinizi nasıl görüyorsunuz? Kahraman Bakkal yarınlara kalabilecek mi? Yoksa artık yok olmaya mahkum mu?

Ben bu mesleği ömrümün sonuna kadar yapar mıyım bilmiyorum ama mahalle bakkallarının yarınlara kalacağına eminim.

Büyük marketler iyice küçülüp mahalle aralarında mantar gibi çoğalıyor. Hatta kimileri "Jet" ibareleriyle büfe konumuna geldiler. Hal böyleyken nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?

Çünkü mahalle bakkalı sadece para alıp karşılığında ürün satan değildir. Mahalle bakkalı hal hatır sorandır. Mahalle bakkalı sen evde yokken kargosunu teslim alandır. Hastaneye gidip gelene kadar çocuğuna dükkanda bakandır. Düğününde, cenazende yanında olandır. Fatura tarihi geçmişse, elektriğin kesilmesin diye cebinden çıkarıp para verendir. En önemlisi mahalle bakkalı veresiye dediğimiz faizsiz kredi sistemiyle dar gelirliye can suyu olandır. Farkında olmasak da mahalleliyle mahalle bakkalı arasında güçlü bir sosyal bağ var. Bence bu öyle kolay kopacak gibi görünmüyor. Fakat geleceğe sadece işini kara hesapla değil de, biraz daha profesyonelce sürdürenler kalacak. Yani bu şartlarda bakkallık da "emekli oldum, bir bakkal açıp önünde otururum" denilerek yapılacak bir iş değil. Bütün kurtlar bu sofrada. Biraz önce bahsettiğiniz o büyük marketler beş kuruş eksik olsa size ürün vermez ama siz hâlâ veresiye işine devam ediyorsunuz, değil mi?

Tabi ki devam ediyoruz. Maaşlı çalışan bir işçi ay sonunu cebinde nakit para ile getiremeyebilir. Veresiye sistemi burada bir can simidi olarak devreye giriyor. Hem bu sistemde faiz de yok. Müşterinin durumu ne zaman müsait olursa o zaman ödüyor.

Aksamalar da oluyor mu? Oluyorsa, bu durumlarda nasıl bir önlem alıyorsunuz?

Oluyor, tabi ki... Müşteriniz işten çıkmış olabilir, maaşını birkaç aydır alamayabilir ya da düğün, cenaze, hastalık veya farklı sebeplerden dolayı ödeme güçlüğü yaşayabilir. Böyle durumlarda mecburen durumu düzeltene kadar idare etmeniz gerekiyor. Durumu iyi olduğunda o sizden alışveriş yapıyordu, durumu bozulunca da siz ona destek olmak zorundasınız. Bu işin doğası böyledir.

DEVLET BİZE ÜVEY EVLAT MUAMELESİ YAPIYOR

Anladık ki sektörünüzde büyük oyuncuların varlığı büyük bir sorun. Peki tek sorun bu mu?

Tabi ki değil. Giderlerimiz sürekli artıyor ve kâr marjlarımız düşüyor. Firmalar zaman zaman kendi ürünlerini büyük marketlere bize toptan sattıkları fiyatın daha ucuzuna perakende sattırıyorlar. Ortada bir haksız rekabet var ama devlete bunun haksız rekabet olduğunu kabul ettiremiyoruz. Şikayette bulunuyoruz, fakat rekabet kurumundan "serbest piyasa şartlarına uygun" cevabı alıyoruz. Bir firmanın kendi ürettiği ürünü size 5 liraya satarken büyük sermayeli holding marketine 4 liraya sattırmanın neresi serbest piyasa şartlarına uygun? Tamamen vahşi piyasa şartları yaratıp bunu bize serbest piyasa diye yutturmaya çalışıyorlar.

Bu konuda devletten beklentiniz nedir?

Üretici firmayla büyük sermayeli marketler arasındaki Ali Cengiz oyunlarına müdahale etmesi. Küçük esnafı kendi aralarında yem etmesin önlemesi. Bu serbest piyasaya müdahale değildir. Bu piyasa şartlarını herkes için dengelemektir.

Tabi sadece bu da değil; artan elektrik faturaları canımızı yakıyor. Yavaş yavaş dolap ürünlerinden vazgeçip çeşit azaltıyoruz. Bu çeşit azaltma nereye kadar gidecek bilemiyoruz. İşletmelere fahiş fiyattan elektrik verilmesinden vazgeçilmeli.

Bir de son çıkarılan torba kanunda Bağkur borçlarıyla ilgili herhangi bir madde yok. Bütün borçlara af çıkarılırken Bağkurlu'ya ne prim borcu affı ne de tescil affı çıktı. İşte bu kendi esnafına üvey evlat muamelesi yapmaktır.Size bir dokunduk bin ah işittik.Esnafın derdi çok. Anlatmakla bitmiyor. Bunlar da şu an aklıma gelenler. Yoksa burada sabahı ederdik.

Başka bir zamana tekrar bir araya gelir, geri kalan dertlerinizi de dinleriz inşallah. Çok teşekkür ederiz bize zaman ayırdığınız için.Ben teşekkür ederim bana bu fırsatı veren Kürecik Medya Grubuna.