MALATYA  DEPREM MANZARASI

Malatya’da doğup büyüyen yaşamını, Malatya’da sürdüren Mali Müşavir Veli  Doğan depremde yıkılan  Malatya analizi

MALATYA  DEPREM MANZARASI

Dün itibariyle nihayet, Malatya'da depremzedelere yardımlar ulaşmaya başladı. Ancak İl dışında yaşayanlar için televizyonlardaki yayınlar gerçekleri maalesef yansıtmıyor.

Tüm Malatya caddelerini, sokaklarını gezdim. Akçadağ, Doğanşehir, Yazıhan, Arguvan ilçelerini gözlemledim. Ören, Erkenek, Doğanşehir'in köyleri, Sürgü neredeyse haritadan silindi. Çavuşoğlu, Akpınar, Niyazi Mısri, Emeksiz alt kavşağı, Çöşnük, Mimar Sinan, Bostanbaşı içler acısı. Yıllardır yapılaşmaya açılmasına karşı çıktığımız, Malatya'nın meyvelikleri olan Tecde, Bostanbaşı, Karakavak mahalleleri, rant hırsının nasıl sonuçlar doğurduğunun belgesi olarak sebep olan, gözünü para hırsı bürümüş yerel yöneticilerin, arsa sahiplerinin , müteahhitlerin alınlarına kara lekesini bırakarak damgasını vurmuştur. Lüks yapılar, pahalı ve geniş evler maalesef koruyamadı insanları. Oysa Beydağ’ına yakın tepelerde, sağlam zeminde yer alan binalar, semtler ayakta kalmayı başardı. Tecde'nin verimsiz, tarım alanı olmayan, kaya zeminli bölgesi, Cemal Gürsel, Paşa köşkü Mahalleleri, Toki konutlarının yer aldığı ve tamamlanamayan güney çevre yolu hattında kalan bölgelerde zaiyat çok daha az.

Depremde ayakta kalıp halkına hizmet etmesi gereken Yeşilyurt Mahmut Çalık Hastanesi, Özel Gözde Akademi Hastanesi hizmet veremiyor, daha 10 yaşına bile kavuşamayan Malatya Eğitim ve Araştırma (Devlet) Hastanesi ise en üstte yer alan 2 veya 3 katı kullanılamayarak hizmete devam etmeye çalışıyor. Kentteki diğer özel hastaneleri tespit edemedim bile. İçler acısı, vahim bir tablo, Depremin ardından enkazdan çıkarılan cenazelerin mezarlığa taşınabilmesi için Elâzığ, Van, Bitlis, Erzincan, Ordu illerinden Malatya'daki 13 cenaze aracına ek olarak 20 cenaze arabası ve Elâzığ’dan ceset torbası, kefen ve tabut getirilmiş. Maalesef devlet cesetleri toplamak üzere örgütlenmiş gibi bir görüntü veriyor. İl dışından gelen insanların kaldığı Avşar Otel, Büyük Otel, Kırçuval Otel, Pırlanta Otel şimdi artık enkaz yığını oldu.

7/24 hizmet vermesi gereken kamu binaları, okullar henüz hizmet vermekten çok uzak. İnönü üniversitesi içerisindeki öğrenci yurtları, fakülteler, sosyal hizmet birimleri, Malatya Kültür Merkezi, teyit edemediğim bazı kurumlar ile Merkezi Malatya'da bulunan 2. Ordu Komutanlığı bünyesindeki bazı askeri kışlalar afetzedelerin kullanımına gecikmeli de olsa açılabildi. Farkı anlatmak için örnek vereyim, Ted Malatya Koleji depremin ilk saatlerinde kapılarını halka açtı, sıcak bir ortam ve yemek ile tuvalet ihtiyacını karşıladı, üstelik tatil dönemi iken ve devletten çok daha önce. Konferans salonunda güvenli ve nispeten rahat barınma alanı sağladı. Yine bazı özel kurumlar, otomotiv satış mağazası, tekstil imalatı yapan fabrikalar vb. devletten daha atik, mantıklı, faydalı hizmetler sundu.Hava şartları, sık yaşanan artçı depremlerin etkileri ve ilerleyen zaman giderek umutları kırıyor... YAŞANAN ŞEY, SADECE BİR DOĞAL AFET DEĞİL, BERBAT YÖNETİMİN BECERIKSIZLIKLERININ BIR ACI SONUCUDUR...!!!Güvenlik yok, düzen yok, organizasyon yok. Kargaşa var, kaos var, acı var, ölüm var.

DEPREM GERÇEKLERİNİ ÇOK ACI BİR ŞEKİLDE YAŞIYORUZ.

İnsanlar, il dışına gidebilmek için biletsiz, minibüs bekler gibi, saati belli olmayan uçakların gelmesini bekliyor. Devlet sağlıklı bilgi veremiyor. Organizasyon yok. Kulaktan kulağa yayılan yanlış bilgiler, hurafeler, asılsız haberler yayılıyor ve ne yazık ki sahipsiz, çaresiz halkım her duyduğuna inanmak zorunda bırakılıyor.

İlk 2 kritik günde maalesef binalarla birlikte devletin de çöktüğüne tanık oldum, belgeledim, bizzat yaşadım. Nihayet 8 Şubat günü çeşitli kurum ve kuruluşların yardım çabaları ile bazı yardımlar ulaşmaya başladı. Halkın yardımseverlik ve dayanışma duygusu tüm tartışmaların üzerinde, halk kesinlikle devletin önünde.

Anlamsız siyasi tartışmalar, medyaya konan kısıtlamalar, hakareti geçen eleştiriler, inanılmaz mantıksız ve düşmanca engellemeler biz depremzedeleri, enkaz altında kalanları, bölgenin donduran soğuklarında kentte kalıp her şeye rağmen yardım etmeye çalışan insanları üzüyor, derdine dert ekliyor.

AYIPTIR, YAZIKTIR, DÜŞMANLIKTIR.

 Bir de yardımsever halkımın sağladı yardımların dağıtımında yaşanan aksaklıklara tanık olmak kahrediyor. Bu konuda özellikle askere ve güvenlik güçlerine ihtiyaç olduğunu söylemekten utanıyorum. Bu yardımlardan bile menfaat sağlamaya çalışan arsız, uğursuz, hırsız   aşağılık yaratıkların varlığına tanık olmak da yaşanan sosyal ve ahlaki çöküntünün bir yansıması.

Gördüğüm manzara maalesef böyle. Türkiye’min her yerinden ve yurtdışından arayıp soran, bilgi isteyen sevgili yardımsever insanlara Deprem gerçeğinin Malatya kısmını anlatmak istedim. Özellikle Maraş ve Hatay kısmını hayal bile edemiyorum.

HER ŞEYE RAĞMEN BU YÜCE GÖNÜLLÜ YARDIMSEVER İNSANLARIN DESTEKLERİNE İHTİYAÇ VAR. Üstelik sadece bugün değil, uzun süreli, sürdürülebilir destek politikalarına ihtiyaç var. Düşünün, sağ salim depremden çıkan ve okullarda, dershanelerde eğitim alan, sınavlara girecek öğrencileri; evi, okulu, defteri, kitabı, öğretmeni kalmayan çocukları hayal edin. Gelecek umudu yıkılan çocukların, gençlerin hayallerinin de enkaz altında kaldığını tahmin etmek hiç de zor değil.

Beklentimiz, derhal adil, gerçekçi, kapsayıcı, bilimsel çözümler üretilmesidir. Devlet, halkına borçludur ve yapmak zorundadır.

Halkın, milletin yanında olmak, omuz vermek bir Vatanseverlik görevidir. HALKIM, KALKIN ARTIK AYAĞA, HEP BERABER GÖREV BAŞINA.  ..!!!