Millet İttifakı vaatleri: Tek eksik İstanbul Sözleşmesi değil

Millet İttifakı’nın ortak mutabakat metnini değerlendiren kadın ve LGBTİ+ örgütlerine göre metindeki tek eksik İstanbul Sözleşmesi’nin yer almaması değil.

Millet İttifakı vaatleri: Tek eksik İstanbul Sözleşmesi değil
Millet İttifakı vaatleri: Tek eksik İstanbul Sözleşmesi değil

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüşe dair bir ifade yer almaması kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin eleştirilerine neden oldu.

İstanbul Sözleşmesi’nin "taviz verilebilir, pazarlık yapılabilir" bir sözleşme olmadığını vurgulayan kadın ve LGBTİ+ kurumlarının temsilcilerinin metne dair tek eleştirisi bu değil. Kurum temsilcileri, "toplumsal cinsiyet eşitliği", “laiklik” gibi kavramlara değinilmemesini, "Kadın Bakanlığı" ya da "Kadın ve Eşitlik Bakanlığı" yerine "Kadın, Aile ve Çocuk Bakanlığı” kurulmasının vadedilmesini de eleştirdi.

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) Sözcüsü Hülya Gülbahar, "Millet İttifakı’nın kadın erkek eşitliğini gözetmemesi kaygı uyandırıyor" değerlendirmesini yaparken, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de Saadet Partisi’ni işaret ederek "İktidara gelirlerse ‘bir parti istemedi’ diye İstanbul Sözleşmesi’ni gündeme getirmezlerse köşemize çekilmeyiz" ifadelerini kullandı. KAOS GL Medya ve İletişim Program Koordinatörü Yıldız Tar ise, "Söz konusu toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ hakları olduğunda Altılı Masa, AKP ve MHP’den farklı bir yerde değil" diye konuştu.

‘KAPSAMLI SOMUT TEDBİRLER SUNULMASI OLUMLU AMA…’

Farklı siyasi çizgileri temsil eden altı partinin kadınlarla ilgili, hijyenik ped ürünlerinden medyadaki cinsiyetçi dilin dönüştürülmesine kadar, kapsamlı somut tedbirlerin olduğu bir paket program açıklamasını olumlu karşıladıklarını ifade eden Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) Sözcüsü Hülya Gülbahar, eksik ya da hatalı buldukları noktaların da altını çizmeleri gerektiğini ifade etti.

Metinde İstanbul Sözleşmesi’nin adının anılmamasının ittifak ortakları arasında "krize neden olmasının" kadınlar açısından kaygı verici olduğunu ifade eden Gülbahar, "İstanbul Sözleşmesi, kadınların can güvenliği ile ilgili kritik önemde bir sözleşme. Yaşam hakkı gibi temel bir hakkı düzenleyen bir sözleşmenin siyasi partiler arasında pazarlık konusu olmasını ve şu ya da bu şekilde, şu ya da bu nedenle taviz verilebilir bir konu olarak görülmesini üzüntü ile karşılıyoruz" dedi.

‘KADIN VE EŞİTLİK BAKANLIĞI KURULMASININ TARTIŞILMAMASI ÖNEMLİ BİR EKSİKLİK’

Metinde İstanbul Sözleşmesi’nin yer almaması dışında başka eksikler de olduğunu vurgulayan Gülbahar, "Kadın, Çocuk ve Aile Bakanlığı" kurulmasına dair maddeyi de eleştirdiklerini ifade ederek şunları söyledi:
"Bu adlandırma kadını yeniden çocuklar ve aile ile ilişkilendiren ve kadının bu iki konu dışında hayat hakkını yok sayan ya da sınırlayan bir zihniyeti yansıtıyor. Son 20 yılda Türkiye’deki cinsiyetçilik ciddi biçimde pekiştirilmiş ve yaygınlaştırılmışken, cinsiyetçi politikalar nedeniyle günde en az 3 kadın öldürülüyorken hala Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulmasının tartışılmamasını önemli bir eksiklik olarak görüyoruz."

'GELECEK YÜZYILDA DA ERKEKLERİN YÖNETTİĞİ BİR ÜLKE Mİ OLACAK?’ KAYGISINI HİSSETTİK'

Mutabakat metnindeki en dikkat çekici eksikliklerden bir diğerinin de metni hazırlayan ve açıklayan komisyonun tamamının erkeklerden oluşması olduğunu ifade eden Gülbahar, "Altılı Masa oluştuğunda EŞİK olarak tüm çalışma gruplarının her partiden bir kadın ve bir erkek temsiliyle oluşturulmasını önermiştik. Ancak ne yazık ki bu görüşümüz hayata geçirilmedi. Mutabakat metninin açıklandığı toplantının fotoğrafları ‘Gelecek yüzyılda da erkeklerin yönettiği bir ülke mi olacak?’ kaygısını kadınlara derinden hissettirdi" dedi.

‘MİLLET İTTİFAKI’NIN KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNİ GÖZETMEMESİ KAYGI UYANDIRIYOR’

Türkiye’nin ikinci yüzyılını inşa etme iddiasındaki bir ittifakın çalışmalarında kadın - erkek eşitliği gözetmeyen bir yerden konuşmanın yeni yüzyılın kadınlar olmadan inşa edileceği kaygısı yarattığının altını çizen Gülbahar, "Millet İttifakı Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir ittifaktır. Ancak temel politikalarını gözden geçirmesi gerekmektedir. Bunun için geç değildir. Kadın örgütleri olarak bir an önce hatalı söylemlerden vazgeçilmesini ve eksik noktaların tamamlanmasını bekliyor ve umuyoruz" ifadelerini kullandı.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NE ALTI PARTİDEN BİRİNİN ŞERHİ VAR’

Millet İttifakı’nın Anayasa taslağında da İstanbul Sözleşmesi’nin olmadığını hatırlatan Türkiye Kadın Dernekleri Konfederasyonu Başkanı Canan Güllü, "Millet İttifakı’nın içinde İstanbul Sözleşmesi’ne şerh koyan bir parti var. Kaldırılması yönünde bizatihi talebini ortaya koyan bir partinin ‘Evet ben İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesini istiyorum’ demesini beklemek hayalcilik olur" değerlendirmesinde bulundu.

Mutabakat metninde yer almamasına rağmen, beş partinin başkanlarının bu sözleşmenin yeniden yürürlüğe gireceği konusunda beyanat verdiğini hatırlatan Güllü, kadın örgütleri olarak İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini ve takipçisi olacaklarını ifade etti.

Millet İttifakı'nı oluşturan liderlere ve ekiplerine güvendiğini ifade eden Güllü, "Göreve geldiklerinde İstanbul Sözleşmesi gündeme gelecektir. Bir parti istemedi diye gündeme getirmezlerse biz de köşemize çekilmeyeceğiz. Millet İttifakı’nı göreve getiren bu halksa bu sözlerini tutmazlarsa iktidardan götürecek de bu halk olacaktır" dedi.

‘EKSİKLER VAR AMA DEMOKRASİYE ALTILI MASA İLE YAKLAŞACAKSAK DENEMEMİZ LAZIM’

Mutabakat metninde İstanbul Sözleşmesi’nin yer almamasına odaklanılmasının ve bu durumun eleştirilmesinin kadın örgütlerinin çabasının sonucu olduğunu belirten Güllü, metinde İstanbul Sözleşmesi dışında başka eksiklikler de olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
"Metinde laiklik vurgusu da olmalıydı. ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ diyorsak ‘Aile, Kadın ve Çocuk Bakanlığı’ yerine ‘Kadın Bakanlığı’ olmalıydı. Ya da kürsüde 6 erkek genel başkan yardımcısı yerine 3 kadın 3 erkek olabilirdi. Tüm bunları çoğaltabiliriz. Ama biz apartman boşluğuna düşmekte olan bir toplumuz. Bizim stratejimiz, bu ortamda demokrasi ve laikliğe yelken açmış kurumlara tutunmak. İçinde yaşadığımız demokrasiden uzak tutumdan Altılı Masa ile uzaklaşacaksak, demokrasiye Altılı Masa ile yaklaşacaksak denememiz lazım. Arkamızı dönecek durumda değiliz."

‘BİLE İSTEYE LGBTİ+’LARIN HAKLARINA DAİR HER ŞEYİ DIŞARIDA BIRAKTILAR’

Mutabakat metninin LGBTİ+’lar için hiçbir şey vaat etmediğini, metnin tümünde LGBTİ+ gündemine dair herhangi bir cümle geçmediğini ifade eden KAOS GL Medya ve İletişim Program Koordinatörü Yıldız Tar, "Bunun bilinçli bir tercih olduğunu biliyoruz. Anayasa gündemi varken LGBTİ+’lara yönelik ihlallerin unutulması söz konusu olamaz. Bile isteye LGBTİ+’ların haklarına dair her şeyi dışarıda bıraktıklarını düşünüyoruz" dedi.  

‘ALTILI MASA SÖZ KONUSU LGBTİ+ HAKLARI OLDUĞUNDA, AKP VE MHP’DEN FARKLI BİR YERDE DEĞİL’

‘Toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramının ve İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönüleceğine dönük bir vaadin metinde yer almamasını eleştiren Tar, "Tüm bu tablodan şunu anlıyoruz; Altılı Masa söz konusu toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ hakları olduğunda AKP-MHP iktidarından farklı bir yerde değil. Buna dair herhangi bir siyasi adım atacak durumları olmadığını söylemiş oldular. Hem yeni hiçbir şey olmaması hem de iktidara alternatif olmaması, siyaseten ‘yeni ne vadediliyor’ sorusunun cevapsız kaldığı anlamına geliyor" diye konuştu.

‘BİRBİRLERİNİ GELİŞTİRMELERİ GEREKİRKEN BİRBİRLERİNİ GERİYE ÇEKİYORLAR’

Altı partiden birinin ‘İstanbul Sözleşmesi kaldırılsın’ diye kampanya yapan Saadet Partisi olduğunu belirten Tar, "Eğer ki bu ittifak her bir bileşeninin en sağ yönünü olduğu gibi tutup, temel hak ve özgürlükleri iyileştirmek değil seçimi kazanmak hayaliyle kurulan bir ittifaksa ortada ne kazanabilecekleri bir seçim olur ne de yeni bir Türkiye vadediyor olurlar" ifadelerini kullandı.

Altı siyasi partinin birlikte yol yürürken temel hak ve özgürlükler konusunda birbirlerini geliştirmesi gerektiğini kaydeden Tar, "Şu an tam tersi bir durum söz konusu. Temel hak ve özgürlükler konusunda birbirlerini geriye çeken, en sağda ortaklaşan bir ittifaka dönüştüler. Bunun da Türkiye’ye hiçbir faydası olacağını düşünmüyorum. Sadece LGBTİ+ meselesinde değil genel anlamda da faydası olmaz" dedi.