"MÜTEAHHİTLER GÜNAH KEÇİSİ DEĞİL"

Kürecik Haber olarak, İzmir Çiğli'de iş insanı İhtilal Gündüzle röportaj yaptık. Gündüz, deprem ve inşaat sektörü konularına değinerek, ülkemizde meydana gelen ve 10 ilimizde yıkımlara ve can kayıplarına neden olan depremlere dikkat çekti. Gündüz şunları söyledi: "Deprem, Türkiye'nin acı bir gerçeği. Sonuçta fay hatları üzerinde yaşıyoruz. Bu deprem, bugün oluşmuş bir durum değil. Bin yıllardır Anadolu'dan geçen fay hatlarından bahsediyoruz. Bu sebeple bu depremin güncel olarak değerlendirilmesini doğru değil. Bu fay hattı her zaman vardı ve her zaman Türkiye'de bu deprem konusunda hazırlıksızdı.

"MÜTEAHHİTLER GÜNAH KEÇİSİ DEĞİL"

Bu durumu Varto depremlerinde de gördük. Varto depremi bin dokuz yüz altmış altı yılında gerçekleşti ve konutları doksanlı yıllarda teslim edildi. Otuz yıl sonra, Yani biz hiçbir zaman hazırlıklı olmadık. Devlet olarak hiçbir zaman depremin gerekli önlemini almadık. Burada hatalıyız. İkinci bir konuya değinmek istiyorum. 1999 depremine geldiğimiz zaman da Kızılay'ın benzer bir sürü handikaplar yaşadık. İki bin üç yılında Kocaeli’yle çalışmaya gittiğimde hala çadır kentte yaşayan insanlar görüyordum. Yani üzerinden dört yıl geçmişti ve hala bu tür olaylar yaşanıyordu. Beraberinde Erzincan Depremi, şu deprem, bu depremin derken şimdi güncel bir depremle karşı karşıyayız."Bir deprem olduğu zaman ilk bir buçuk saat içerisinde deprem  raporun hükümet tarafından hazırlanması gerekir. Beş saat içerisinde de müdahalenin yerinde başlaması gerekir. Basından okuduğumuz kadarıyla olan depremin ilk bir buçuk saatte raporu gerçekten de hazırlanıyor ama durduruluyor. Beş saat içerisinde enkaz yerine gidilmesi gerekirken, bir buçuk gün sonra depremden tam bir buçuk gün sonra ne oluyor? Otuz altı saat sonra müdahale edildi Cumhurbaşkanıyla İçişleri Bakanı arasındaki bir çatışmanın olduğundan bahseden basın da böyle yazdı. Yani sonuçta, bu tür konularda herkesin görevi belli. Ne kadar geç kalırsanız, o kadar can kaybı artar. Nitekim öyle de oldu. O gün elli bin ölüden bahsediliyor, ama bugün iki yüz bin ölü var.

Deprem sadece gidip arama-kurtarmayla değil, bir anda o bölgede organizasyonun oluşması, barınma, yeme-içme, gıda, giyim gibi ürünlerin de hemen hazırlandığı aşevleri her an hemen hazırlanması gerekiyor. Bu, bunların hepsinin orada hazır olması gerekiyor. Türkiye. Bugün değil, hiçbir zaman bu depreme hazırlıklı olmadı. İnanın, 2030'da da deprem olsa biz bu anlayışla yine hazır olmayacağız.
Depremde tutuklama mütahhitler konusuna da değinen iş insanı İhtilal Gündüz, bir inşaat yapılırken kimlerin burada sorumluluğu olduğunu sorguladı. Öncelikle yapı denetim, belediye ve şantiye şefinin sorumluluğu var. Mütahhit yatırım yapıyor, hiçbir mütahhit "eksik demir-beton kullan" demez. Bununla ilgili bir söz var: "Toplumlar hak ettikleri şekilde yönetilirler." 
Türkiye'deki halk hiçbir zaman gerçek haberlerle yönetilmezler. Algıyla yönetilirler. Televizyonda bir olay duyduğunuz zaman bir kadın cinayeti duyabilirsiniz, bir başka bir şey duyabilirsiniz. İki kişinin bir kavga ettiğini duyabilirsiniz. Gönlünüz hep kimden yana olur? Mağdurdan yana oluyor. Halbuki olayın içeriğini bilmiyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye'de de algı ne yapıyor? Üç-beş tane müteahhittin cezalandırılması gerektiğini düşünüyor. O anda alttan çıkan öfke ne? Bu. Onun karşılığını da yönetmek isteyen de bu algıya cevap veriyor. Ama gerçek ne? Kanunlar dünyada herkes kanunla yönetilir, sorumluluklar belli, müteahhit tutuklanmaması gereken bir unsur yoktur. Müteahhit bir yatırımcıdır. Hiçbir müteahhittin sahaya çıkıp da "şu demiri eksik atın, şu betonu eksik atın" deme yetkisi yok. Bu konuyla ilgili gerçek anlamda yetkililer kimler? İşte dediğiniz gibi kontrol mekanizması belediye. Belediyeden sonra yapı denetim firması ve orada çalışan şantiye şefi. Bu üç kişi sorumludur. Bunun dışındaki müteahhit sadece para verir. Yaptığı ticaretin karşısında para kazanır. Tutuklanması saçma sapan bir durum. Zaten kanunda da tutuklanmaması diye yazıyor diye biliyorum.

Daire maliyetlerinin artışına da değinen Gündüz, bunda bir unsur değil. Çok unsuru var bunun artmasındaki sebep. Bunun en büyük sebeplerinden biri maliyetler. Maliyetler çok aşırı derecede yukarıya çıkıyor. Enflasyon doğrultusunda dolayısıyla maliyet artıyor. İkincisi arz talep olayıdır. Eğer sahada gelen nüfusa göre arzınız eksikse fiyatınız doğal olarak yukarı çıkacaktır. Talep fazla, arz eksikse bu yukarı çıkacaktır. Bu konuştuğunuz bir bölgede bulunduğumuz için böyle. Her bölgede aynı durum değil. Maliyet dolaylı olabilir. Ranttan dolayı olmaz. İzmir'de kıyıda daha çoktur. Türkiye'de kıyı şeridini iyi incelemek gereklidir.
Mahalle baskısından kurtulmak isteyen bireyselliğe önem veren gençlerin ailelerin kurtuluşunu batıya göçmekle buluyor. Batıya bu kadar göçün sonucunda buradaki ev talebi artıyor. Talep artınca fiyatlar arz eksiliğinden dolayı yukarı çıkıyor. Orta sınıfların ve alt sınıfların sahip olması Türkiye’de aldığın maaşla ev almak mümkün değil, diyen Gündüz, maliyetler yüksek olsa da Türkiye'deki deprem gerçeğini göz ardı etmemek gerektiğini belirtiyor.
Yeni projelerinde artık 5 kat üzeri inşaatlarımızda bundan sonra izolatör kullanacağız. İzolatörlerin zorunlu olması daha doğru ve daha güvenli bir yapı ortaya çıkaracaktır, diyen Gündüz.
Çiğli Evka İki cemevi'nin yanındaki etrafı çevrilen arsaya da değindi. Orası büyük bir park alanı. Şu an komple çevrilmiş. Buranın sebepleri nedir diye sorduğunda arsanın Büyükşehir tarafından bir inşaat firmasına satıldığı öğrendik. Bir cenazeye giderken orada inşaata başlamak üzere kurulmuş olan tabelaları gördüm. Tabeladan kastım, bu bölümleri gördüm. Otoparka girdim. Aralarından geçiş sağlanmış Cemevine inebildim. Sonra bir araştırma yaptım, baktım. Hani neden böyle bir şey var diye. Zaten cenaze sırasında işte oranın bir satıldığı, Büyükşehir belediyesi tarafından satıldığı öğrendik. Konumuz müteahhit değil. Müteahhitin kazancı da değil. Tabii ki müteahhitler bir yerleri bulacaklar, yapacaklar. Bu onların en doğal hakları. Hiçbir zaman biz, bu açıdan yani bir insan işiyle ilgili konuşmamız doğru olmaz. Ama burada Büyükşehir belediyesini ciddi şekilde eleştirmek gerekiyor. Çünkü burada Büyükşehir belediyesi bir yerleri alma satma bir imar belediyesi değildir. Bunun yanında bir sosyal belediyedir. İnsanlara her alanda sosyal anlamda hizmet sunmakla mükelleftir. Örnek, yemek dağıtıyor, yeri geliyor yoğurt dağıtıyor, yeri geliyor.Spor salonları yapıyorlar. Bu tür şeylerle ilgili birçok görevleri vardır. Bulunan bölgeye baktığınız zaman burada rahatsız eden bölüm zaten bu oradaki bölge. Bir inanç merkezi var. Bir inanç merkezinin yanına konutlar dikilmeye çalışılıyor. Bu neyin mantığıdır? Siz bu inanç merkezinde nüfus zaten kalabalık bir inanç merkezinin çevresine gelindiği zaman otopark alanımız yok. Sonuçta insanlar bir saat önceden geliyorlar. Birbirlerini görüyorlar, taziye veriyorlar. Otopark alanı yok. Bunun yanında hadi otopark alanını kenara bırakın. Madem öyle, Çiğli'de kaç tane spor tesisi var? Ben kaç kez aradım. Kapalı spor salonunda bir basket kulübü için bir saat boşluk bulamadım.

Bir hafta içinde bir haftada bir saat çocuklar antrenman yapacak. Kapalı spor salonunda boşluk yok. Niye oraya bir spor salonu yapılabilirlerdi? Yani onun dışında bir futbol sahası yapılabilir. Güzeltepe spor sahası var, Çiğli Belediye spor sahası var, voleybol spor sahası var. Başka antrenman sahası yok. Hiçbir yerde biliyorsunuz bütün kulüplerin dolu. Bugün İzmir'in beşinci büyük ilçesiyiz, artan nüfusumuz var. Bunun yanında elimizde bir arsa varken, fırsat varken bir bakıyorsunuz hemen bir de inanç merkezine, hemen dibine bir konut dikme ve bu arsayı satma arzusu neden gerçekleşiyor. Sosyal belediyecilik diye geçinen İzmir Büyükşehir buraya spor tesisleri yapmak yakışırdı.

Ben sadece Cemevi için konuşmuyorum. Ben bütün camiler için de konuşuyorum. Bütün camilerin etrafı da açık olmalı. İnsanlar ibadet yerlerine rahatlıkla serbestçe girebilmeli. Cuma namazına geliyor insanlar. Cuma namazına girecek. Arabasını park edecek yeri yok. Camilerin etrafının ıslah edilmesi gerekir. İnsanlar rahatça gidip ibadetlerini yapmalı. Sokaklar dolup taşıyorlar. Dolayısıyla tüm inanç merkezlerinin veya sosyal alanların etrafı dolup taşıyor. Ben şahsen bu yerin satılmasını yadırgadım. Biz çocukken buralarda top oynardık, şimdi verimli yerler ya bina diliyor ya da ESHOT otobüsleri garajı yapılmış. Gençler için spor alanları açılması gerekir.
Çiğli'de Güzeltepe Spor Sahası ve Çiğli Belediye Spor Sahası gibi birkaç spor alanı bulunuyor. Ancak antrenman sahası eksikliği söz konusu ve tüm kulüplerin dolu olduğu biliniyor. Bugün İzmir'in beşinci büyük ilçesi olduğumuz düşünüldüğünde, artan nüfusumuzla birlikte spor tesislerine olan ihtiyaç artıyor. Buna rağmen, elimizde bir arsa varken, fırsat varken hemen inanç merkezi veya konut yapma ve arsayı satma isteği neden öne çıkıyor anlamış değilim. İzmir Büyükşehir Belediyesi sosyal belediyecilik adına buraya spor tesisleri yapabilir. Sadece Cemevi için konuşmuyorum, bütün camilerin çevresi açık olmalı, insanlar rahatlıkla ibadet yerlerine girebilmeli. Cuma namazına gelen insanlar için de park yeri sorunu yaşanıyor. Dolayısıyla, tüm inanç merkezlerinin veya sosyal alanların etrafında yeşil alanlar, otoparklar veya spor tesisleri bulunmalıdır. Bu arada, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu arsayı satma isteği beni rahatsız etti. Çocukken burada top oynardık ama şimdi ya binalar isteniyor ya da ESHOT otobüs garajı yapılmış. Gençler için spor alanları açılması gerekir.