OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN KLASİK DEVLET YAPISI ,DEVLETİN ÇÖKÜŞÜ VE CUMHURİYETİN KURULMASİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.

Osmanlı Devlet ve toplum yapısı üzerine yanlı, yansız bir çok yayın vardır. Fakat çağımızın öğrenci, genç ve ya da yaşlı insan tipi, uzun, hacimli kitaplara fazla ilgi göstermemekte, daha çok kısa ve özet yazıları basvuru kaynağı olarak kullanmaktadır. Bu yazının temel amacı, merak edenler icin, Osmanlı devlet ve toplum yapısı , devletin gidişatı ve çöküşü hakkında bazı temel bilgiler verebilmektir.
A-Osmanlı Kımdir?
Osmanlı Devleti,1299 tarihinde kurulan fiili varlığı 1920, hukuki varlığı da 3 Kasım 1922 yılına kadar süren 622 yıl yaşamış bir impararatorluktur. Adını kurucusu olan Osman Bey'den almıştır. Osmanlı soyu tarafından, dinsel, teokratik,feodal ya da
geleneksel kurallara göre yönetilen bir yapı gösterir. Merkezi bir yönetim anlayışına sahiptir.
Osmanlı Devletinin:
- Kuruluş ve gelişme dönemi, 1299- 1453, İstanbul'un fethi,
- Yükseliş ve büyüme dönemi, 1453- 1683, Viyana kuşatması.
- Gerileme ve çöküş dönemi, 1683- 1922, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafın Saltanatın kaldırılması.
Bütün imparatorluklarda olduğu gibi Osmanl Devleti de çok dinli, çok ırklı, çok dilli ve dolayısıyla da çok kültülü bir topolumsal yapıdadır. Toplum yapısı, din, ırk ya da soy temeline göre değil," millet" ayrımına göre sınıflandırılmıştır. Fakat millet sözcüğü, günümüzdeki ulus devletin milleti anlamında değildir. Millet, dinsel topluluk demektir.
Osmanlı daki başlıca milletler; Müslüman milleti, Hristiyan milleti, Yahuddi milleti, Ermeni milleti... gibi isimlerle anılır. Her millet kendi dini lideri ve dini hukuku tarafından yönetilir. Ancak makro ölçekte, bütün milletler Osmanlı tebaasıdır ve Osmanlı buyruğuna tabidir. Devletin klasik Osmanlı yapısında " Türk " diye bir millet yoktur. Türkler, Müslüman milletin bileşeni kabul edilir. Ayrca o devirde Türk olmak fazla makbul da değildir.
B- Osmanlı Devleti nasıl Yönetilirdi?
Osmanlı Devlet yönetimini, merkez ve taşra yönetimi olarak ikiye ayırmak gerekir.
Merkezi yönetiminin başı padişahtır. Padişah, salt, tartışılmaz ve paylaşılmaz bir yetkiye sahiptir. Bu sınırsız gücünü, yetkisini ve meşruiyetini dinden alır. Padişah dışında kalan herkes padişahın kuludur. Padişah devletin başıdır. Ordunun başkomutanıdır.
Dini ve örfi hukuk yanında kendisi de iradi olarak hukuk üretebilir. Padişahın ürettiği hukuka " sultani hukuk" denir..
Yönetim işlerinde padişahın en büyük yardımcısı Divandır, ya da Divan ı Hûmayundur. Divan padişaha bağlı olarak görev yapan en üst ve en yetkili devlet kurumudur. Başlıca divan üyeleri şunlardır.
1- Sadrazam, başbakan gibi düşünülebilir.
2- Vezirler, günümüzün bakanları olarak kabul etmek gerekir.
3- Defterdar, günümüzün hazine, maliye bakanı gibidir.
4- Kazasker- Adalet ve eğitim işlerinden sorumludur.
5- Nişancı, resmi belgeler ve devlet büroksasinden sorumludur.
6- Reisül Küttap. Devletin diplomasi ve dış işlerinden sorumludur.
7- Şeyhülislam. Devletin en üst konumdaki dini otoritesidir. Padişah iradesinin bile fetva makamıdır.
Taşra Yönetimi.
Mekezi yönetim dışında kalan Osmanlı toprakları çeşitli eyaletlere ve sancaklara bölünmüştür. Her eyaletin başında padişah tarafından atanan bir yönetici vardir. Başlıca taşra yöneticileri şunlardır.
1- Beylerbeyi. Yönettiği eyaletin en üst yöneticidir.Anadolu ve Rumeli beylerbeylikleri vardır.
2- Sancakbeyi. Sancağının bağlı olduğu eyaletin beylerbeyine bağlı olarak görev yapar.
3- Kadılar. Bulunduğu yerin hukuk ve yerel yönetim işlerinden sorumludur.
4- Tımarlı sipahiler. Merkezi yönetimden maaş almayan, sahip oldukları toprağın verimi ve böyüklüğüne göre Osmanlı Ordusu için atlı asker besleyen ve merkezce askeri hizmet karşılığı toprak verilmiş kişilerdir. Buna "tımar sistemi" denilir. Kendilerine tımar verilenler de " tımarlı sipahi" olarak anılır.
5- Subaşılar. Bulundukları yerin güvenlik işlerinden sorumlu koluk kuvvetleridir.
C- Osmanlıda din ve devlet ilişkileri, ilmiye sınıfı?
Osmanlı Devleti, siyasi olarak teokratik bir devlet; kuramsal olarak dinsel hukukla yönetilen bir din devleti olduğu için devlet içinde örgütlenmiş güçlü bir ulema, ilmiye sınıfı ve dinsel bürokrasi vardır. Bu ulema sınıfının başında da Şeyhülislam bulunur.
Osmamlı ulema (ilmiye) sınıfı:1- Şeyhülislam, 2- Kazasker, 3- Kadı, 4- Müderris, 5- Müftü, 6- Nakibuleşraf gibi görevlilerden oluşur.
Nakibüleşraflar, Peygamber soyundan geldiğine inanılan, kendilerine belirli bir miktar toprak verilen, vergi ve askerlikten muaf tutulan ailelerdir. Görevleri, dolaylı yoldan, toplum.ya da halkın, nasihat ve telkinlerle padişaha olan bağlılıklarını güçlendirmek, halkın " din'ü devlet" sınırları içinde yaşamalarına katkı yapmaktır.
D-Osmanlı Askerı Sınıfı ( Seyfiye) kimlerden oluşur?
Her devlet gibi Osmanlı İmparatorluğu da güçlü bir askeri örgütlenme ve askeri güce sahipti. Askeri sınıfın başlıca bileşenleri şunlardır.
1- Sadrazam ya da Başvezir.
2- Vezirler- Divan üyeleri.
3- Beylerbeyi- Eyalet Valileri.
4- Sancakbeĺeri - Sancak- il valileri.
5- Kapıkulu ocakları. Merkezdeki ordu. Yeniçeri Ağası.
-Yeniçeriler- kara ordusu.
-Sipahiler- atlı birlikler.
- Cebeciler- Silah ve mühimmatçılar.
- Topçular- topçu birlikleri.
- Bostancılar- saray muhafızları.
6- Tımarlı sipahiler- taşrada, eyalet ve sancaklardaki suvari birlikleri.
Osmanlıdaki askeri ya da seyfiye sınıfının ana görevi; merkezi yönetimin padişahın, sarayın , merkezi otoritenin gücücünü korumak, taşra yönetimini denetlemek, merkeze asi olanları yola getirmek ve fethedilen toprakların yönetiminde görev alıp gerekli disiplini sağlamaktır.
Not. Yeniçeriler, başlangıçta Türk soylu oldukları halde, zamanla giderek, gayrimüslim devşirme askerkerlerden oluşmaya başlamıştır.
E-Osmanlı bürokrasisi (kalemiye) nasıl örgütlenmişti?
Hiç kuşkusuz, yüzölçümü 10 milyon kilometrekareye, nüfüs büyüklüğü 60 milyon insana, bir çok büyük eyalet ve sancağa sahip bir devletin güçlü bir bürokratik örgütlenmeye de sahip olması kaçınılmazdır. Devletin, siyasi, idari, mali, dini ve diplomatik bir yığın iletişim ve yazışmaya gerek duyduğu açıktır.
Osmanlı bürokrasisini oluşturan başlıca kalem erbebı şunlardır.
1- Nişancı. Devletin genel sekreteri gibidir. Sarayın özel kalemi gibi görev yapar. Resmi bürokrasinin baş temsilcisidir.
2- Defterdar. Devlet hazinesinin yöneticisidir. Vergi toplama, harcama yapma, kaynak bulma... gibi mali faaliyetlerin tümünden sorumludur.
3- Reisülküttap. Dışişleri bürokrasinden sorumludur. Diğer devletlerle ilişkilerin, diplomatik yazışmaların yetkilisi ve sorumlusudur
4- Katipler. Divanıhümayun yazışmalarını katipler yapar.
Not: Osmanlı bürokrasisi de, tıpkı yeniçeriler gibi, zamanla devşirme bürokratların egemenliğine girmiştir.
F-Osmanlıda yönetilen sınıflar ya da halk kimlerden oluşur?
Yönetilen sınıflar, merkezi yönetimin; askeri, dini ve sivil bürokrasisinin dışında kalan; her, ırk, her din ve her mezhepteki Osmanlı tebaasını oluşturan halktır. Bunlar, günümüzün deyimi ile ülkedeki sivil toplum kümeleridir. Türkler-Türkmenler, Araplar, Acemler, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Bulgarlar, Arnavutlar, Sırplar, Mekadonlar, Boşnaklar, Lazlar, Gürcüler, Çerkezler ...Osmanlı sivil toplumunun çoğulcu bileşenleridir. Osmanlı otoritesinin ve üst kimliğinin şemsiyesi içinde yaşarlar.
Başlıca sivil Osmanlı halkı şunlardır.
1- Kentliler. Genellikle İstanbul, İzmir ve benzeri şehirlerde yaşayanlardan oluşur. Kentlilerin toplam nüfüs içindeki oranı % 5 kadardır. Nüfüsun geri kalanları kasabalılar ve özelikle de köylülerdir.
2- Esnaf. Bir esnaf örgütlenmesi olan Osmanlı Lonca Sistemine kayıtlı olarak mesleklerini yaparlar. Bakırcılar, demirciler, terziler, kuyumcular, dericiler, çarıkçılar, marangozlar...ve benzri esnaf loncaları vardır.
3- Tüccarlar- iş adamları. Bu ķümenin çoğunluğu, Türk- Müslüman olmayan Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, Levantenler... gibi azınlıklardan oluşur.
4- İşçiler. Üretim faaliyetleri fazla gelişmediği için sayıları azdır.
Ücret ya da maaş karşılığı , küçük atölyelerde ya da devlet işletmelerinde çalışanlardan oluşur.
5- Köylüler. Nüfusun % 90 dan daha fazlasını olustururlar. Bu sınıfı da:
- Toprağa bağlı yerleşik köylüler. Bunlar genellikle hububat ağırlıklı tarımsal işlerle uğraşırlar.
- Yarıgöçebeler. Hububat, bahçe ve hayvancılık tarımını birlikte yürütenlerdir. Kışın kıslakta kalır, yazın yaylalara göçerler.
- Tam göçebeler. Henüz yerleşik yaşama geçememiş ve genellikle sadece hayvancılıkla geçinen konar- göçerlerdir.
Not. Özellikle köylü nüfus, Osmanlı Devleti'nin hem ana vergi kaynağı ve hem de asker deposu olarak işlev görmüştür. Gerileme devri ile birlikte, halkın hem vergi ve hem de savaş yükü tahammül edilemez boyutlara erişmiştir.
G- Osmanlı Devleti niçin Yıkıldı?
Bu soruya, iç nedenler ve dış nedenler olarak iki ana grupta cevap vermek konuyu daha anlaşılır yapacaktır. Avrupa'daki Aydınlanma Çağı ile birlikte iki şey değişti. Önce özgür aklın ve deneysel bilimin egemen olduğu yeni bir dünya ve devlet anlayışı doğdu. Ikinci olarak da, bu yeni gidişe uygun yeni bir eğitim yapısı ve toplumsal zihniyet anlayışı gelişti. Bu durum toplumsal zihniyeti din ve inanç odaklı bir eksenden çıkartıp, akıl, bilim ve teknoloji ağırlıklı bir zihniyete taşıdı. Böylece sanayi toplumu ve ulus devletler doğdu. Ekonomik refah hızlandı.Daha sonra da evresel insan hakları ve demokratik siyasi yönetimler ortaya çıktı..
Osmanlının Batıya yönelik tutarlı bir projesi yoktu. Çünkü teknolojik gelişmeler ve yenilikler karşısında Batıya hükmetme gücünü yitirmişti. Fakat gelişmiş ve güçlenmiş Batının Doğu projesi, Doğu sorunu ( Şark meselesi) vardı. Doğu sorunu denilen şey de Osmanlı Devleti'ni sömürme ve yıkma planıydı. Bunun somut göstergesi de, Osmanlı yı tarihten silmeyi amaçlayan ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlıya imzalatılan 1920 Tarihli Sevr Anlaşmasıydı.
Tarihsel bir süreç içinde Osmanlı Devleti'nin zayıflamasına, giderek çürümesine ve yıkılmasına neden olan başlıca iç ana nedenler şunlardır.
1- Özgür aklın, deneysel- pozitif bilim ve teknolojinin üretkenliğini, değiştirici ve dönüştürücü özelliğinini görememe. Bilimsel ve akli körlük . Teknolojik geri kalma. Askeri ve ekonomik alanlarda Batının çok gerisine düşme.
2- Skolastik, nakilci, ezberci ve üretkenlikle bağı olmayan bir eğitim sisteminden vazgeçememe. Skolastik ezberci, yeniliğe kapalı ve sadece kendini tekrarlayan çağdıdışı bir eğitim sistemi içinde bocalama. Tek sözcükle cehalet.
3- Askeri, siyasi, mali, ekonomik, bürokratik, teknik örgütlenmelerin çağın gerisinde kalması; ya da yapılan değişimlerin, toplumun yararı için değil de daha çok, Batılıların çıkarlarına uygun olarak yapılması .
4-Rüşvet, liyakatsızlık, yolsuzluk, şatafat, lüks tüketim ve benzeri bozulmaların artması.
5- Teokratik, feodal, kaderci pasif zihniyetin bir türlü yıkılamaması. Her politikanın ve her tedbirin sadece din odaklı olarak planlanıp uygulanması.
6- Devleti yönetenlerin vatanı ve milleti kurtarmaya öncelik vermeleri yerine saltanatı kurtarmaya hedeflenmeleri.
-......
Başlıca dış nedenlere gelince:
Eğer bir toplumda, Batının yaptığı gibi, özgür akıl ve bilimle teokratik ve dogmatik, geleneksel Ortaçağ zihniyeti özgürce ve doğru eleştirilebilir, devlet ve toplum yeniden yapılandırılabilirse oradan özgürlükçü ve akılcı bir siyasi ve toplumsal yapı doğar. Eğer, Doğu toplumlarının yaptığı gibi konular yanlış eleştirilir, yanlış yorumlanır ve geleneksel zihniyet yapısı değiştilemezse Ortaçağ karanlığına geri dönülür. Durum böyle olmuştur. Osmanlıdakı reformlar radikal değil hep palyatif ve günü kurtarmaya yöneliktir. Bu görüşe bağlı olarak;
1- 1789 Fransız devriminin getirdiği milliyetçi, hatta zaman zaman ırkçı akımların çok ırklı çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü Osmanlı toplum yapısına ters olması. Başta gayrimüslimler olmak üzere, ülke içindeki ırkçı, milliyetçi akımların güçlenmesi.
2- Emperyalist Batılı ülkelerin, siyasi, diplomatik, ekonomik, bilimsel, teknolojik, askeri ve hukuki alanlarda Osmanlıya üstünlük sağlaması. Şark meselesi diyerek, Osmanlıyı yıkıp yok etmeyi bir ülkü ve amaç haline getirmeleri.
3- Dış dünyada ortaya çıkan kuvvetli bir sömürgecilik anlayışı. Osmanlı Devleti'nin sömürgeciler için kolay bir lokma olarak iştah kabartması.
4- İmparatorluklar çağının ömrünü tamamlaması, onun yerine ulus devlet anlayışının ön plana çıkması.
SON SÖZ:
Ne demişti Vatan şairi Namık Kemal?
" Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini."
Peki ne demişti Yüce Önder ve Kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk :
" Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."
Dediğini de fazlasıyla yaptı.
Emperyal devletleri yendi. Vatanı, devleti ve milleti kurtardı. Millet egemenliğini esas alan, ayrıca özgür aklı ve çağdadaş bilimi kılavuz yapan yepyeni laik ve çağdaş bir cumhuriyet kurdu. Miletin kötü kaderini kökten değiştirdi. Fakat zihniyeti çağdaşlaştırabilme konusu yarım kaldı...
Gerisini hepiniz iyi biliyorsunuz...
Halil Çivi. 12 Nisan 2025.